İnsan bazen en büyük engeli dışarda değil, içerde bulur. Tam bir şeyler iyiye gidecek gibi olduğunda, içten gelen bir ses “ya başaramazsan” der. Bir ilişki yoluna girmeye başlar, ama sen ansızın mesafe koyarsın. Bir hedefin tam ucuna gelmişsindir, ama son adımı atmak yerine geri çekilirsin. Kulağa tuhaf geliyor olabilir ama evet, insan bazen kendi yoluna kendisi taş koyar. Psikolojide bu duruma öz sabotaj denir.

Öz sabotaj, kişinin bilinçli ya da bilinçdışı biçimde kendi başarısını, mutluluğunu, ilişkilerini veya potansiyelini sekteye uğratmasıdır. Dışarıdan bakıldığında anlam verilemeyen, hatta mantıksız görünen bu davranışlar, aslında derin bir iç çatışmanın izlerini taşır. Sıklıkla “hak etmiyorum”, “nasılsa yine bozulur”, “ben zaten böyleyim” gibi inançlarla beslenir. Birey, bilinç dışında başarının, sevginin ya da huzurun kendisine uygun olmadığını düşündüğü için, bu duygulara ulaşmaktan korkar. Bu korku, onu konforlu ama kısır bir döngüye hapseder.

Peki neden bir insan, en çok istediği şeyi elde etmek üzereyken geri çekilir? Bu sorunun cevabı, genellikle geçmiş yaşantılarda saklıdır. Çocuklukta maruz kalınan eleştirel tutumlar, değersizlik hisleri, başarının ardından gelen yalnızlık gibi deneyimler, kişide şu inancı oluşturabilir: “İyi bir şeyin sonunda mutlaka kötü bir şey olur.” Bu nedenle beyin, başarı ya da yakınlık gibi olumlu deneyimleri bile potansiyel bir tehdit olarak algılamaya başlar. Bu da kişiyi, farkında bile olmadan, kendi ayağına dolanan davranışlara sürükler.

Öz sabotaj her zaman büyük krizlerle ortaya çıkmaz. Bazen ertelemekle başlar. Bazen mükemmeliyetçilikle, bazen de fazla öz eleştiriyle… “Henüz hazır değilim”, “biraz daha çalışmalıyım”, “ya rezil olursam” gibi düşünceler aslında çoğu zaman içten içe başarıdan korkmanın kılıflarıdır. Çünkü başarı, sorumluluk getirir. Ve bazı insanlar için sorumluluk, sevilme koşullarına bağlı olma korkusunu da beraberinde getirir.

Ancak iyi haber şu: farkındalık değişimin ilk adımıdır. Öz sabotaj döngüsünü kırmak için önce bu davranışları dürüstçe gözlemlemek gerekir. Hangi alanlarda kendine engel oluyorsun? Hangi durumlarda içindeki eleştirel ses daha baskın hale geliyor? Kendine hangi cümleleri tekrar ediyorsun? Bu sorulara verilen yanıtlar, içsel dinamiklerini anlaman için bir harita olabilir.

İkinci adım ise şefkat. Evet, belki kendine engel oldun. Belki defalarca geri çekildin. Ama tüm bunların ardında yalnızca seni korumaya çalışan bir parça var. O ses, bir zamanlar incinmiş, reddedilmiş ya da görülmemiş bir çocuğun sesi olabilir. Onu susturmaya değil, duymaya ihtiyacın var. Çünkü duyulan her ses, biraz daha yumuşar.

Bir diğer önemli yol da destek. Bazen öz sabotaj döngüsü o kadar içselleşmiş olur ki, kişi bu döngünün içinde olduğunu fark edemez. Bu noktada profesyonel bir destek almak, hem bu davranış kalıplarının kökenine inmek hem de alternatif yollar geliştirmek açısından iyileştirici bir süreç olabilir. Terapi, kişinin içsel çatışmalarını görünür kılar ve bu görünürlük, değişimin kapısını aralar.

Kendini sabote etmek, zayıflık değil, korunma çabasıdır. Ama artık büyüdün. Artık o korkulara teslim olmadan da korunabilirsin. Her adımda, her denemede, içindeki o sesi biraz daha duyabilir, onunla iş birliği yaparak ilerleyebilirsin. Çünkü gerçek güç, bazen en çok kendimize verdiğimiz izinlerde saklıdır.